garipoglutarim
  MANDALİN
 
Mandalina Nasıl Yetiştirilir
Mandalina (Citrus reticulata); ılıman iklime sahip bütün memleketlerde kültür
şekilleri yetiştirilen, yaprak dökmeyen, uçucu yağ taşıyan bu küçük ağaçların meyveleri ülkemizde çok sevilir. Ege, Akdeniz ve Doğu Karadeniz Bölgelerinde bol miktarda üretilmektedir. Narenciye üretimimizin yaklaşık %25’ini teşkil eder.

Genel İstekleri: Mandalina yetiştiriciliği; emek, sermaye ve zaman isteyen bir konu olduğundan ekoloji, bahçe planlaması ve çeşit seçimi, doğru değerlendirmelerde bulunmak için çok iyi anlaşılması ve irdelenmesi gereken konulardır. Bir mandalina bahçesinin planlanmasında birinci adım çevreyle ilgili özelliklerin tespitidir. Ekoloji denildiğinde iklim ve toprak özellikleri anlaşılmaktadır.

Toprak İsteği: Tüm turunçgiller gibi mandalina ağaçları da en iyi, bol humuslu, derin, süzek (suyu iyi akıntılı), kumlu-tınlı, tınlı ya da killi-tınlı topraklarda yetişir. İyice derine inen köklerinin oksijen gereksinimi fazla olduğundan, mandalina ağacı kesinlikle ağır topraklarda yetiştirilmemelidir. Taban suyunun da genelde toprak yüzeyinden 1,5 m kadar altta olması istenir; aksi takdirde toprakta iyi bir drenaj yapılması gerekir. Toprağın kireç oranına karşı da duyarlı olan mandalina ağaçları için en uygun toprak pH'sı 5,5-6 olmalıdır. Dikimden önce arazinin toprağı, mutlaka analiz ettirilmelidir. Mandalina bahçesi tesis edilecek yerin toprak derinliği en az 1,5-2 m
olmalıdır. Mandalina yetiştiriciliğinde üzerinde durulacak esas konu toprağın havalanan bir yapıya sahip olmasıdır; çünkü mandalina kökleri yüksek oranda oksijen ister ve havasızlığa çok duyarlı olup boğulma tepkisi gösterir. Bu sebeple toprak havalanan-süzek bir karakter taşımalıdır.
Toprak işleme; tüm turunçgiller gibi mandalina ağaçlarının da çok derinlere inen kökleri vardır ama, köklerinin %90'ı, 0-90 cm derinlikteki yüzlek topraklardadır. Bu nedenle toprak işlemesi 10 cm derinliğe kadar yapılmalı ve ağacın köklerine zarar verilmemelidir. Bahçemizin yılda 4 kez, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde 15-20 gün aralarla çapalanması yeterli ve yararlı olacaktır. Yabani ot temizliği, böyle çapalamalarla olabileceği gibi, herbisit (ot öldürücü) ilaçlarla da yapılabilir.

İklim İsteği: Tüm turunçgiller gibi mandalina ağaçlarının da en önemli isteği sıcak bir ortamda yetiştirilmektir. Bu ağacın yetiştiriciliğinin yapıldığı yerde sıcaklıklar -3, -4 derecenin altına düşmemelidir. -9, -10 derecenin altına düşen sıcaklıklarda mandalina ağaçları donup ölebilir. Dayanamayacağı en yüksek sıcaklıklar ise, 45 derece ve üzeridir. Mandalina ağaçlarının gelişmesi 12, 13 derece sıcaklıkta başlar; 25-31 dereceler, gelişmenin en hızlı olduğu sıcaklıktır ve 37-39 derecelerde ağaçların gelişmesi durur. Meyve bağlamaları için en uygun sıcaklık 21 derecedir. Soğuk ve sıcak olarak sert esen rüzgârlar mandalina ağaçlarını kötü yönde etkilediğinden, bulundukları yerde hâkim esen rüzgârlara karşı rüzgâr kıranlar kurulmalıdır. Ayrıca mandalina ağaçlarının meyve dökümü ve meyvelerinin niteliği, havanın nem oranından etkilenir. Düşük nem oranlı hava, ağacın gelişimini ve meyve verimini kötü yönde etkilemektedir.

Üretimi: Fidan üretiminde kullanılacak tohumlar mutlaka virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz olduğu bilinen ağaçlardan alınmalıdır. Tohum üretiminde kullanılacak meyveler ağaç üzerinden hasat edilmeli, yere düşmüş meyveler tohum üretiminde kullanılmamalıdır; çünkü meyvelerin dolayısıyla tohumların mantari hastalıklarla bulaşması söz konusudur. Turunçgil yetiştiriciliğinde fidan temini çok önemlidir. Tüm çok yıllık kültür bitkilerinde olduğu gibi uygun olmayan arazi, anaç ve çeşit seçilirse geriye dönüşü çok zor olur. Alınan fidanların mutlaka sertifikalı olması gerekir. Fidanların kök ve toprak üstü organlarının sağlıklı olması gerekir. Anaç üretiminde kullanılan tohumların sağlıklı ağaçlardan alınması, bu meyvelerin yerden alınmayıp ağaçtan toplanması gerekmektedir.turkeyarena.net Tohumlar nemlendirilmeli ve toprak altı zararlılarına ve hastalıklarına karşı ilaçlanmalıdır. Üç yapraklı anacı dışında diğer turunçgil ağaçlarının tohumu olgun meyve içinden çıkarıldıktan hemen sonra ekilirse yüksek çimlenme oranını vermektedir. Ancak ekim genellikle ilkbaharda yapıldığı için, farklı zamanlarda olgunlaşan meyvelerden alınan tohumlar 4–7 ºC arasındaki sıcaklıklarda 8 ay depolanabilir. Alınan aşılı fidanlar kısa sert geçen ekolojilerde ilkbahar, öteki yerlerde sonbaharda dikim yapılmalıdır.

Sulama: Tüm turunçgiller gibi mandalina ağaçlarının yıllık su gereksinimi de toprak tipi, iklim ve ağacın gelişimine bağlı olarak 800-1.200 mm. arasında değişir. Sulama dönemi olan nisan ayının ortasından ekim ortalarına kadarki 7 aylık sürede, havaların kurak ve sıcak olduğu zamanlarda, ağaçlara 600-700 mm. kadar su verilmesi gerekir.

Sulama yetersiz kalırsa ağaç köklerini yayar, gelişimi yavaşlar, ürün verimi ve niteliği düşer. Aşırı sulamada ağaçların kökleri havasız kalacağından, kök çürüklüğü hastalığı başlar. Yine ağaçların meyve verimi ve niteliği düşer. Mandalina ağacının sulama zamanının gelip gelmediği, en kolay şekilde şöyle anlaşılır: Ağacın yaprakları akşam saatlerinde güneş batmadan önce solgunluk gösteriyor ve gece canlanıyorsa, ağacın sulama zamanı gelmiş demektir. Öğle zamanı gelen geçici yaprak solgunluğuna aldanılmamalıdır.

Gübreleme: Tüm turunçgiller gibi, hep yeşil yapraklı mandalina ağacı da topraktan çok fazla besin maddesi kaldırdığından gübreye gereksinimi de çoktur. Ağaçlara, bulunduğu ortam, yaş ve gelişmelerine uygun ve dengeli gübreleme yapmak için bütün bu faktörlerin ortak etkisini ortaya koyan yaprak ve toprak analizleri uygulanmalı; buna göre verilecek azotlu, fosfatlı ve potaslı kompoze fenni gübre miktarları saptanmalıdır. Ayrıca eksikliği duyuluyorsa magnezyum, demir, mangan ve çinko da verilir. Mandalina ağaçlarına bu mineral gübrelerden başka, 2-3 yılda bir, iyi yanmış çiftlik gübresi verilmesi de yararlı olur.

Budama: Tüm turunçgiller gibi, mandalina ağaçlarına da şekil ve ürün budamaları uygulanır ve genellikle ağaçlara kase şekli verilir. Şekil budamasına, ağaçların ürün vermesiyle başlanır. Turunçgillerin budanması ustalık isteyen bir iştir. Budamanın, ağaçları iyi tanıyan kişiler tarafından yapılması olumlu sonuçlar verir. Mandalina ağaçlarında kurumuş, ezilmiş, kırılmış, hastalanmış, yaralanmış, berelenmiş ve yaşlanmış dallar kesilip çıkarılmalıdır. Ayrıca obur dalların kesilip ayıklanması da gerekir.

 

Mandalina AĞAÇLARINDA BUDAMA

 

 

 

 

 

Mandalina Ağaçları Neden Budanır?

Mandalina yetiştiriciliğinde kaliteli ve bol ürün alabilmek için toprak işleme, sulama, gübreleme, mücadele gibi tedbirlerin yanında her yıl budamanın da yapılması zorunludur.

Budama yapılmayan ağaçlarda;

taç düzensiz gelişir,

fazla verim nedeniyle dallar kırılır,

küçük ve kalitesiz meyve oluşur,

sık dallanma sonucu iç kısımdaki dallar ışık almaz,

kısa zamanda verim düşer

periyodisite (ürün bir yıl var ve bir yıl yok) görülür

Bu nedenle budama, meyvecilikte karlılık oranını artırmak için yapılması gereken en önemli bakım tedbirlerindendir.

Meyve ağaçlarında budama, dal kesme, dal eğme, dal seyreltme, uç alma ve dalların açılarının genişletilmesi veya daraltılması gibi işlemlere denir. Bu işlemler genel olarak şu amaçlar için yapılır.

Fidan dikim esnasında kök ve gövde arasındaki dengeyi sağlamak.

Ağaçlara istenilen şekli vermek.

Şekli oluşturulmuş ve verime yatmış ağaçlarda verilmiş şekli muhafaza etmek.

Ağaçlarda meyve verimi ile sürgün oluşumunu dengelemek.

Dal çıkarma ile meyve seyreltmesi yapmak.

Periyodisitenin (ürün bir yıl var ve bir yıl yok) etkisini azaltmak.

İyi bir taçlandırma ile ağaç tacının iç kısımlarının da ışıklanma ve havalanmasını sağlayarak bu kısımlardan da meyve almak.

Dal kırılma ve sarkmalarını azaltmak.

Ne Zaman Budama Yapılmalıdır?

Mandalina ağaçlarında budama, genelde kış dinlenme döneminde havaların çok soğuk olmadığı zamanlarda yapılır. Ege ve Akdeniz Bölgeleri gibi kışın çok soğuk geçmediği bölgelerde sonbaharda, ağaçlar yapraklarını döktükten itibaren budamaya başlanır. Kış sonunda ağaçlar uyanıncaya kadar devam edilebilir.

Mandalina  ağaçlarında  budama, kaliteli çiçek açmasını ve meyve alınmasını etkiler. Genç Mandalina  ağaçları, taçsız olarak düz bir fidan hâlin de dikilir. İlk yıllar, gövdeden çıkan yan dallara dokunulmaz. Sadece, kök boğazından çıkan sürgünler temizlenir. Mandalina ağaçlarının alçak boylu ve kısa dallı olmaları erken ve bol meyve verimini etkiler.

Gençleştirme budaması, Mandalina ağaçlarında yeniden kuvvetle sürgünler meydana getirerek yeni bir taç teşkil edilmesi için yapılır. Böylece, ağaçta verim yeniden arttırılacağı gibi, meyvelerin de kaliteleri yükseltilmiş olur. İhtiyarlamış ve ölmeye yüz tutmuş Mandalina ağaçlarında gençleştirme budaması yapılmaz. Gençleştirmede Mandalina ağacının  budamaya karşı dayanma derecesi de göz önünde bulundurulur.Gençleştirme budamasında, ilk olarak kurumuş, sıklaşmış ve birbirine binmiş dallar kesilir. Geri kalan dallarda, kısaltma budaması yapılarak, ağacın tacı küçültülmüş ve yeniden kuvvetli sürgünlerin teşekkülü temin edilmiş olur. Bâzı ağaçlarda, budama yapılması netîcesi olarak, çift katlı bir taç teşekkül eder. Böyle ağaçlarda, üst taç atıldıktan sonra, zayıflamış olan alt taç dallarında da kısa budama yapılarak, ağaçta kuvvetli ve dengeli bir taç meydana getirilir.

Düzgün bir taç budaması yapıldıktan sonra, iyi bir toprak işlemesi, sulama ve gübreleme ile yeter miktarda Mandalina dal ve dalcıklarının meydana gelmesine yardımcı olunmalıdır.

narenciye hastalıkları ve zararları

 

TURUNÇGİL YAPRAK GALERİ GÜVESİ

Turunçgil yaprak galeri güvesi beyazımsı, gümişi renkli yaklaşık 3-4 milimetre büyüklüğündedir. Hızlı çoğalır. Gelişmesini tamamlamış ağaçlarda, fidanlıklarda ve yeni tesis edilmiş bahçelerde önemli zararlar oluşturur. Yaprak ve sürgünlerde oluşturdukları galeriler nedeniyle yapraklar kıvrılır, daha sonra kahverengileşerek kurumalar olur. Doğadaki mücadele etmenleri gelişmesini tamamlamış 5 yaşından büyük ağaçlar için yeterlidir. Genç bahçelerde ise zararlıya karşı yeşil aksam ilaçlaması veya gövde ve topraktan uygulanabilen sistemik ilaçlarla mücadele önerilir.

KIRMIZI VE SARI KABUKLU BİTLER
Turunçgillerin meyve, yaprak, sürgün, dal ve gövdelerinde emgi yaparak beslenen kahverengimsi, kırmızı veya sarımsı kahverengi renkte, toplu iğne başı büyüklüğünde olan ve sabit halde yaşayan böceklerdir. Bu böcekler iklim koşullarına bağlı olarak yılda 3-4 kez döl verirler. İlk hareketli larvalar Akdeniz ve Ege bölgesinde mayıs, Karadeniz bölgesinde Haziran ayından itibaren görülmeye başlar ve bu dönemden sonra kabuklu bitler bahçede oldukça yoğun olarak bulunurlar. Bu kabuklu bitler turunçgillerin meyve, yaprak, sürgün, dal ve gövdelerinde bitki özsuyunu emerler. Bu nedenle meyveler küçük kalır, yapraklarda bulunduğu yerlerde klorofil oluşamaz, gözenekleri kapattığı için özümlemeye engel olur ve çok ileri zararlanma durumunda dalları hatta ağacı tamamen kurutabilirler. Tavsiye dışı ilaç uygulamalarının yoğun olarak yapıldığı bahçelerde söz konusu zararlıların arttığı görülür. Gerekli kültürel önlemlerin alınması ve bu zararlılarla mücadelede başarıyı arttırır. Zararlının varlığı ve yoğunluğu kışın yapraklarda, ilkbaharda fındık büyüklüğüne ulaşan meyvelerde, sürgün veya yapraklarda, daha ileri dönemlerde ise iri meyvelerde yapılan kontrollerle belirlenerek, mücadele zamanına karar verilir. Kabuklu bit mücadelesinde aralık şubat ayları arasında ağaçlar meyvesizken yazlık beyaz yağlarla yapılacak bir kış ilaçlaması yazın oluşacak zararlıların azaltılması açısından çok önemlidir. Birinci ve ikinci dönemlerinin çoğunlukta olduğu mayıs sonu, haziran başında yine yazlık beyaz yağlarla bir ilaçlama yapılmalıdır. Kontrollere devam edilerek gerekirse 25-30 gün sonra ilaçlama tekrarlanmalıdır. Yazlık beyaz yağ uygulamasından hemen önce veya sonra bahçe sulanmalı ve gölgede 32 derecenin üzerindeki sıcaklarda ilaçlamaya ara verilmelidir.

UNLU BİT
Unlu bitler uzunca, oval biçimde olup, bazen tek başına, çoğunlukla da koloni halinde; çanak yaprakların altında, bitişik meyve ve yaprak aralarında, göbekli portakallarda göbek kısımlarında bulunurlar. Zararlı kışı, çoğunlukla gövde çatlakları arasında geçirir. Mayıs ayı başlarından itibaren meyve çanak yaprağı arasına giren zararlı, boğaz kısmından meyveye giden besini emerek meyvenin zayıf kalmasına ve dökülmesine neden olur. Çıkardıkları tatlı maddeler üzerinde fumajin mantarları gelişerek ağaçlar isli bir görünüm alır. Turunçgil bahçelerinde unlu bitle beslenen çok sayıda doğal düşman bulunur. Bunlar geniş etkili böcek öldürücü ilaçların kullanılmadığı ve kültürel önlemlerin yerine getirildiği bahçelerde önemli bir baskı unsuru olabilir. Zararlının mücadelesi için bahçe Mayıs ayından itibaren her ayın ilk ve son yarılarında kontrol edilir. Mayıs ayının son yarısında yüzde 5, Haziran ayının son yarısında yüzde 8, Temmuz ayının son yarısında yüzde 20 oranında ağaç ve meyve bu zararlıyla bulaşıksa mevcut doğal düşmanlar unlu biti kontrol etmeye yeterli değil demektir. Bu durumda böcek üretme merkezlerinde üretilen parazit ve preditör böceklerin salınması gerekir. Parazit ve preditörlerin bahçede başarılı olabilmesi için bunların faaliyetine engel olabilen karıncalarla iyi bir mücadele yapılması da büyük yarar sağlar.

BEYAZ SİNEKLER
Turunçgillere, turunçgil beyaz sineği ve defne beyaz sineği olmak üzere iki beyaz sinek türü zarar verir.

Turunçgil Beyaz Sineği,
Turunçgil beyaz sineğinin erginleri 2 çift kanatlı, vücutları beyaz tozlu bir görünümdedir. Yumurtaları soluk sarı renktedir ve bir sapla yaprak yüzüne tutturulmuştur. Larvaları kabuklu bit görünümünde oval, soluk yeşil veya sarımtırak renkte, saydam görünüşlüdür. Turunçgil beyaz sineği bitki özsuyunu emerek ağaçların gelişiminin azalmasına, meyvelerin küçük kalmasına, şeker oranının düşmesine, çıkardıkları tatlı madde nedeniyle ağaçların isli bir görünüm almasına ve verimin düşmesine neden olurlar. Turunçgil beyaz Sineği ile mücadelede her şeyden önce bahçe tesis edilirken bu zararlılarla bulaşık alanlardan yapraklı fidanlar getirilmemeli, eğer getirilecekse etkili bir biçimde ilaçlanmalıdır. Zararlıyla bulaşık bahçeler sıksa, ağaçların taçları arasında 1-1.5 metre aralık bulunacak şekilde budanmalı ve bahçe içerisinde hava akımı sağlanmalıdır. Turunçgil beyaz sineğinin bulunduğu bahçelerde Aralık ve Şubat ayları arasında, ağaçlar meyvesizken tüm koşniller için de tavsiye edilen yazlık beyaz yağlarla bir kış ilaçlaması yapılmalıdır. Daha sonra kış dölü erginlerinin sona erdiği, birinci ve ikinci dönem larvaların çoğunlukta olduğu Mayıs sonu, Haziran başında birinci yaz ve birinciden yaklaşık 25-30 gün sonra ikinci dönem larvaların çoğunlukta olduğu bir zamanda ikinci yaz ilaçlaması yapılmalıdır.

DEFNE BEYAZ SİNEĞİ
Defne Beyaz Sineği, dış ülkelerden getirilerek turunçgil alanlarımıza yerleştirilen asalak bir böcek tarafından baskı altına alınabilir. Bu zararlının mücadelesi gerektiğinde söz konusu asalağın bulunduğu bahçelerden asalaklı beyaz sinek taşıyan dallar kesilerek o alanlara bu asalağın bulaşması sağlanmalıdır.

TORBALI KOŞNİL
Ergin dişi ovalimsi, kirli beyaz renktedir. Arkasında daha beyaz renkte yumurtaların bulunduğu bir torba yer alır. Yumurtadan çıkan larvalar kirli, kırmızı renktedir. Bu larvalar genellikle yaprak sapı ve damarı boyunca sıralanır, dal ve gövdede kümelenir. Bitki öz suyunu emerek gelişmesini yavaşlatır, hatta bitkiyi kurutur. Zararlı özellikle gövde ve kalın dallarda görüldüğünde bir bez parçasıyla sıyrılarak temizlenmelidir. Bu zararlı doğada bol amiktarda bulunan bir gelin böceği tarafından tamamen kontrol edilebildiği için ilaçlı mücadele yapılmaz.

YILDIZ KOŞNİLİ
Bitki özsuyunu emerek ağaçların zayıf kalmasına, verimin ve meyve kalitesinin azalmasına neden olur. Çıkardıkları tatlı madde nedeniyle ağaç ve meyveler isli bir görünüm alır. Tüm koşnillere tasviye edilen bir kış ilaçlaması, daha sonra Haziran ayından itibaren yapılan kontrollerde dal ve yapraklarda bulunan erginlerin altındaki yumurtaların tamamının boşaldığı dönemde de yazlık beyaz yağlarla bir yaz ilaçlaması yapılmalıdır. Ortalama olarak yaprak başına birden fazla zararlı düşüyorsa ilaçlama gerekir.

YAPRAK BİTLERİ
Turunçgillerin taze sürgün ve yapraklarında genellikle koloniler halinde bulunurlar. Siyah, yeşil veya gri renktedirler. Vücutları tombul armut şeklindedir. Bitki özsuyunu emerek yaprakların küçük kalmasına, kıvrılmasına, çıkardıkları tatlı maddeler sonucu yaprakların islenmesine ve ayrıca virüslerin taşınmasına neden olurlar. Turunçgillerin genç fidanlarıyla özellikle mandalinalarda zararlı olurlar. İlkbahar başlangıcında çıkan ve hızla çoğalan yaprak bitlerinin arkasından gelen doğal düşmanları zararlıyı baskı altına alır. Ancak yeni tesis edilen genç bahçelerde doğal denge henüz kurulmadığı için gerektiğinde yaprak bitine karşı geliştirilen özel ilaçlar kullanılmalıdır.

YAPRAK PİRELERİ
Yeşil renkli, narin yapılı, küçük böceklerdir. Emgi yaparak meyvelerde kabuk üzerinde lekelerin oluşmasına neden olurlar. Mücadelesinde yabancı ot kontrolüne önem verilmesi, yaprak pirelerinin zararlı olduğu diğer kültür bitkilerinde bu zararlıya karşı mücadele yapılması gibi tedbirlerin alınması yarar sağlar. Ayrıca meyve renginin yeşilden sarıya dönüştüğü dönemde yeşil aksamı kaplayacak şekilde %4’lük sönmemiş kireç uygulaması tavsiye edilir.

LİMON ÇİÇEK GÜVESİ
Erginler yumurtalarını limon çiçeği tomurcuklarına bırakırlar. yumurtadan çıkan küçük tırtıllar beslendikleri çiçekleri tahrip ederek meyve tutumuna engel olurlar. Mücadelesi için yaz aylarında çiçek açan virüslü ağaçların yok edilmesi, daima çiçek açan yediveren çeşitlerin bahçede bulundurulmaması gibi kültürel tedbirlerin alınması yararlı olur. Ayrıca nisan çiçeklenmesinde çiçeklerin %50’den fazlası zararlının yumurta ve larvasıyla bulaşıksa ‘on’ar gün arayla 2-3 defa basillus turungiensis’li biyolojik ilaçlarla bahçenin ilaçlanması gerekir.

HARNUP GÜVESİ
Erginleri gri renkli bir kelebektir. Tırtılları pembe renkli, başı kırmızımsıdır. Kışı, ağaç üzerinde veya dökülmüş meyvelerde, larva döneminde geçirirler. Nisan ayının ilk yarısından itibaren çıkan erginler başka konukçularda neslini devam ettirir. Temmuz ayında turunçgillere geçerek yumurta bırakırlar. Zarar yaptığı meyveler erken sararıp dökülür. Güvenin zararlı olma durumu çevresindeki konukçu bitkilerin zenginliği ile artar. Zararlıdan dolayı yere düşen veya ağaç üzerinde sararan meyvelerin toplanarak toprağa gömülmesi gibi kültürel önlemlerin alınması yararlı olur. Ayrıca “Basillus Turungiensis”li biyolojik ilaçlarla Haziran ayının son yarısından itibaren kontrollü bir şekilde, yaklaşık 20 gün arayla mücadele edilmesi gerekir.

AKDENİZ MEYVE SİNEĞİ
Ev sineğinden biraz daha küçük olup, vücudu kahverengi, sarı, siyah renkli lekelerden oluşmuştur. Dişi sinekler yumurtalarını meyvenin kabuğu altına ve içine bırakırlar. Çıkan larvaların zararıyla meyveler zamanından önce dökülür ve çürürler. Akdeniz Meyve sineğine konukçuluk yapan bitkilerin turunçgil bahçeleri içine veya yakınına dikilmemesi, bu zararlıdan dolayı dökülen meyvelerin toplanarak derince gömülmesi gibi kültürel önlemler, mücadelesindeki başarıyı artırır. Mücadelesi için bahçe, Eylül ayından itibaren 3-4 günde bir kontrol edilir. Vuruklu meyveye rastlanınca ilaçlamaya geçilir. İlaçlamada Akdeniz Meyve sineğini çeken çekici bir madde ile etkili bir ilaç karıştırılır ve ağaçların güney yönünden 1 metrekare alanına püskürtülür. İlaçlama sıra üzerinde birer ağaç atlayarak yapılır.

PAS BÖCÜSÜ
Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçüktürler. Yaprak, filiz ve meyvelerde emgi yaparak zararlı olurlar. Emgi sonucu meyve üzeri pas renginde lekelerle kaplanır. Mücadelesi için yazın Mayıs ayından itibaren yaprak ve meyve kontrolleri sonucu bir lup alanında 1-2 adet pas böcüsü görüldüğünde bir akarisit uygulaması yapılmalıdır.

TURUNÇGİL TOMURCUK AKARI
Alışık olmayan gözlerin lup ile dahi göremeyeceği kadar küçük, tomurcuklar içerisinde yaşayan akarlardır. Zararlanma sonucu çiçekler normalden kısa, kalın ve çatallı olur. Böyle çiçeklerin çoğu meyve bağlayamaz. Meyve bağlayanlarda tipik şekil bozuklukları olur. Yaprak ve filizler rozetleşir. Zararlı ile bulaşık yerlerden aşı gözü alınmamasına özen gösterilmelidir. Eğer bahçe zararlı ile bulaşıksa ilkbahar sürgünlerinin 8-10 cm’ye ulaştığı mart sonu-nisan başında etkili bir akarisit ile ilaçlama yapılmalı, gerekirse 20-25 gün sonra ilaçlama tekrarlanmalıdır.

TURUNÇGİL KIRMIZI ÖRÜMCEĞİ
Erginleri kırmızı kadife renkli olup, vücut üzerinde kıllar bulunur. Turunçgillerde yaprak ve meyve üzerinde emgi yaparak beslenir ve zararlı olur. Kuru ve sıcak havalarda yoğunluğu artar. Daha çok geniş etkili ilaçların kullanıldığı bahçelerde ortaya çıkar ve zarar verir. Şubat sonu-Mart başında kırmızı örümcekler taze sürgünlere geçmeden önce bir akarisitle ilaçlamaya başlanmalıdır. Bu çiçeklenmeden önceki dönemdir. Bu dönem geçirilmişse ilaçlama, çiçekler meyve bağladıktan sonra yapılmalıdır. Sonuç olarak turunçgil bahçelerinde zararlı olan böcekleri yiyen doğal düşmanlar yani faydalı böcekler olduğu unutulmamalıdır. Zararlı böceklerle mücadele ederken iyi bir sonuç alınabilmesi için faydalı böceklerin korunması gerekir. Bu nedenle öncelikle zararlı böceğin yoğunluğu belirlenmelidir. Eğer yoğunluk faydalı böceklerin zararı önleyemeceği kadar fazlaysa ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlamalarda sadece hedef aldığımız zararlıyı öldüren, faydalı böcekleri etkilemeyen özel ilaçların kullanılmasına dikkat edilmelidir.


TURUNÇGİL HASTALIKLARI

Turunçgillerde mantarlardan, bakterilerden, virüslerden ve bazı gıda maddesi noksanlıklarından ileri gelen birçok hastalık görülür. Ancak biz bunların en önemli olanlarından söz edeceğiz.

UÇKURUTAN HASTALIĞI
Hemen hemen tüm turunçgil çeşitlerinde görülen ancak özellikle limonlarda büyük zarar yapan bir hastalıktır. Hastalık etmeni kök, gövde, yaprak sapı, meyve sapı ve dalların kabuklarında açılan yaralardan girer. Hastalık ayrıca yapraklardaki gözle görülemeyecek kadar küçük teneffüs deliklerinden de bulaşabilir. Hastalık etmeni mantarlar, kurumuş dallar üzerinde barınır ve buradan da etrafa dağılırlar. Hastalığa yakalanan dallardaki yapraklar solar, küçük dallar kurur. Yapraklar bazen küçük dallara bağlı kalır, bazen de dal kurumadan önce dökülür. Hastalık arttıkça büyük dallar ve ağacın tamamı kuruyabilir. Dallar bıçakla yontulduğunda pembemsi veya kırmızımsı bir renk görülür. Dökülen yaprakların sapları bazen dalda asılı kalır. Hastalıkla, ilaç kullanarak veya kültürel tedbirler alınarak mücadele edilir. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalı, kültürel tedbirler için ise şunlar yapılmalıdır: • Bahçeye dikilecek anaç veya aşılı fidan hastalıksız olmalı ve bunlar hastalıklı bahçeye uzak yerde yetiştirilmelidir. • Hasta olduığu tespit edilen fidanlar derhal imha edilmelidir. • Hastalıklı dallar temiz kısım kalacak şekilde budanmalı, budama işlemleri Temmuz-Ağustos aylarında yapılmalıdır. • Aletler her budamadan sonra yüzde 5’lik sodyum hipoklorit’e yani hipolu çamaşır suyuna batırılmalı, budama mümkünse bir bölgenin bütün bahçelerinde aynı zamanda yapılmalıdır.

GÖVDE ZAMKLANMASI VE KAHVERENGİ ÇÜRÜKLÜK:
Hastalık ağacın toprağa bağlı gövdesinde meydana geldiği zaman gövde zamklanması; meyvelerde meydana geldiği zaman kahverengi çürüklük adını alır. Hastalığı meydana getiren mantar toprakta yaşar. Köklerde, kök boğazında, aşılı ağaçların aşı yerinin üstünde ve ağaç gövdesinde hastalık oluşturur. Başlangıçta hastalığın meydana geleceği yerde bir koyulaşma olur, kabuk çatlar, ilkbanarda ve sonbaharda zamk akıntısı görülür. Hastalık ilerledikçe hastalığın meydana geldiği kabuk kısmı kurur ve çöker. Odun kısmını açıkta bırakacak şekilde dökülür. Bu durum ağaç gövdesinin sadece bir tarafında meydana gelir. Gövdeyi çepeçevre saracak kadar ilerlerse ağaç kurur. Hastalık sonbahar ve kış aylarında, yağışlı günlerde topraktan sıçrayarak alt dallardaki toprağa yakın meyvelere bulaşır. Üzerinde kahverengi lekeler meydana gelen meyvelerin kabuğu derimsi bir görünüş alır. Hasta meyvelerin kendine has kokuları vardır. Depoya konduklarında önce kırmızımsı kahverengi lekeler oluşur, daha sonra üzerlerini beyaz bir küf kaplar. Hastalık depoda sağlam meyvelere de geçer. İlaçlı mücadelenin yanı sıra kültürel olarak şu tedbirler alınabilir; Salma veya çanak usulü sulama yapılmamalı, karık usulü ve damla sulama tercih edilmelidir. Sulama sırasında, suyun kök boğazına teması önlenmeli, taban suyu yüksek olan yerlerde drenaj yapılmalı, derin dikim yapılmamalı, aşı yeri tokraktan yüksekte olmalıdır. Depolama sırasında hasta meyveler ayıklanmalıdır.

SÜRGÜN VE YAPRAK YANIKLIĞI
Hastalık bütün turunçgil ağaçlarında görülür. Hastalığı yapan bir bakteridir. Bitkiye yaprak sapındaki yaralardan girer. Yaprak sapının dalla birleştiği yer kestane rengi, kahverengi veya kırmızımsı kahverengi olur. Kuruyan hastalıklı yaprakların bir kısmı dal üzerinde kalır bir kısmı da sapın ortasından kırılmasıyla dökülür. Hasktalık ilerlediğinde sürgünler kurur. Bulaşma rüzgâr ve yağmurlarla olur. Hastalık daha çok kış ve ilkbahar aylarında görülür. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Kültürel tedbir olarak; gübreleme ve sulamanın ayarlanmasıyla sürgünlerin kışa odunlaşmış olarak girmesi sağlanmalı, bahçe rüzgar kıranlarla korunmalı, aşırı hasta dallar kesilip yakılmalıdır.

MAVİ VE YEŞİL KÜF
Turunçgil meyvelerinde görülen yumuşak ve ıslak çürüklük hastalığıdır. Genellikle meyvelerin üzerinde yeşil ve mavi küf birlikte bulunur. Ama önce mavi küf, sonra yeşil küf meydana gelir ve daha hızlı çoğaldığından yeşil küf, mavi küfün üstünü örter. Havada bol miktarda bulunan ve hastalığı yapan mantarlar meyvelere, üzerlerindeki yaralardan girer. Meyveyi, bulunduğu her yerde çürütür. Çürük kısım sulu görünüşlü ve yumuşaktır. Üzeri parmakla basıldığında parmak meyvenin içine girer. Hastalık havadan olduğu gibi birbirine temas eden hastalıklı meyvelerden de bulaşır. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalı, kültürel mücadele için şunlar yapılmalıdır; - Hasattan önce meyvede yara meydana getiren çeşitli hastalık ve zararlılarla iyi mücadele edilmeli, • Hasat sırasında meyvelerin yaralanmamasına dikkat edilmeli ve yere düşen meyveler toplanmamalı, • Depolar temiz tutulmalı ve dezenfekte edilmeli, meyveler ilaçlı kağıtlara sarılmalı, • Meyveler sandıklara çok sıkışık konulmamalıdır.

VİRÜS VE VİRÜS BENZERİ HASTALIKLAR

Turunçgillerde virüslerden ve virüse benzeyen mikroplardan meydana gelen çok sayıda hastalık görülür. Bulaşma ve mücadele yolları birbirine çok benzediğinden bu hastalıkların ortak bir tanımını yapacağız. Ülkemizdeki turunçgil ağaçlarında görülen başlıca virüs hastalıkları; kavlama grubu hastalıkları, göçüren hastalığı, satsuma cücelik hastalığı ve taşlaşma hastalığıdır. Virüs benzeri hastalıklar ise cüceleşme hastalığı, gözenekleşme hastalığı, palamutlaşma hastalığı ve limon kalbur boruları tıkanıklık hastalığıdır. Bu hastalıkların belirtileri, ilkbahar sürgünlerindeki genç yapraklardaki damarlarda ve damar aralarında renk açılmaları, yapraklar üzerinde nokta şeklinde ve daha büyük açık renkli lekeler, meşe yaprağı şeklindeki renk açılmaları, olgun yapraklarda çarpıklık, buruşukluk veya alacalı, genel olarak yapraklarda soluk yeşil renk veya matlaşma, yaprak damar aralarında çinko noksanlığına benzeyen sararmalar, kaşık veya kayık şeklinde yaprak oluşumu, yaprak sapıyla bağlı olduğu sürgünün arasının daralarak yaprakların sürgünü bir kılıf gibi sarması, Yeni sürgünlerde büyümenin durması, dallardaki boğumlardan 4 ila 8, hatta daha fazla sürgünlerin meydana gelmesi, boğum aralarının kısalması, sürgünlerin yukarıya doğru dik büyümesi, ağaçların büyümesinde gerileme, bodurluk, bazen sürgünlerde kuruma, ağaçların tamamının kuruması, zamansız veya her mevsimde çiçek açılması, palamut şeklinde veya çarpık kalın kabuklu veya küçük meyve oluşumu, elle dokunulduğu zaman kabukta sert kısımların, bu kısımlar bir bıçakla kesildiğinde kahverengi zamk kısımların görülüşü, meyvelerin dökülmesi, meyve veriminin azalması, gövde ve dallarda kabuk kavlaması, kavlamanın köklere kadar inebilmesi veya pul pul kavlamanın meydana gelmesi, kavlayan yerlerde kahverengi zamk akıntısı izlerinin bulunması, odun kısmında çukurluk ve şekil bozukluğu meydana gelmesi, gövde ve dallardan zamk akıntısı, dallarda kuruma ve çalılaşma, ağacın başından köke doğru giden ölümü, turunç anacı ile aşının birleştiği yerde şişme, aşı yerinden bir bıçakla kabuk kaldırıldığında turuncu kabuk altındaki çukurluklara karşılık odun kısmında toplu iğne ucu gibi çıkıntıların veya aksine kabuk kısmında çıkıntıların, karşılığında odun kısmında çukurlukların olması ve buralarda kahverengi zamk akıntıları meydana gelmesidir. Sayılan bu işaretlerden biri veya birkaçı görülen ağaçlar virüs ve virüs benzeri hastalıklardan biri veya birkaçıyla bulaşık demektir. Bu hastalıklar hasta ağaçlardan sağlamlarına; aşı gözü, aşı kalemi, aşı bıçağı, budama aletleri yaprak piresi ve afit denen böceklerle geçer. Virüs hastalıklarının ilaçlı mücadelesi yoktur. Bununla birlikte mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Ayrıca şu tedbirler alınmalıdır. Hastalıklı bitkilerden aşı gözü veya kalem alınmamalı, aşı bıçağı veya budama aletleri ağaçtan ağaca geçerken %5’lik sodyum hipoklorite yani hipolu çamaşır suyuna batırılmalı, yaprak piresi ve afit gibi böceklerle mücadele edilmeli, tespit edilen hasta bitkiler sökülerek yakılmalıdır.

ÇİNKO NOKSANLIĞI
Yaprakların damar araları sararır. Damarlar yeşil kalır. Başlangıçta damarların etrafında sarı lekeler oluşur. Sonra bunlar birleşerek damarlarla sınırlanan sarı lekeler meydana getirir. Yapraklar normale göre küçük ve şekilleri bozuktur. Noksanlığın çok şiddetli olduğu durumlarda yapraklar çok fazla küçülür, dar ve sivri uçlu olurlar. Ayrıca dallar uçtan itibaren kuruyarak kamçı görüntüsü alırlar. Meyveler gelişemez, küçük kalır, verim ve kalite düşer. İlaçlı mücadele için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Çinko noksanlığında öncelikle kültürel önlemler alınmalıdır. Bunun için toprak ve iklimin uygun olmadığı yerlerde turunçgil tesis edilmemeli, gübreleme analiz sonuçlarının öngördüğü esasa göre yapılmalı, su tutan ağır topraklar sık sık işlenmeli, toprak kireçli ise bol çiftlik gübresi ve yeşil gübre ile ıslah edilmelidir.

DEMİR NOKSANLIĞI KLOROZU
Demir noksanlığı klorozunun tipik belirtisi yapraklarda görülür. Demir, bitki yapısı içinde kolay taşınamadığı için yapraklarda sarıdan sarımsı beyaza kadar değişen bir renk bozulması olur. Başlangıçta damar yeşil kalmasına rağmen hastalık ilerlediğinde yaprağın her tarafı sararır. Daha çok genç yapraklarda kendini gösterir. Çok şiddetli noksanlıklarda meyveler küçükken sararabilir. Ayrıca verim ve kaliteyi de olumsuz etkiler. Çoğunlukla kireçli ve alkali topraklarda kendini gösterir. Asit karakterli topraklarda ise fosfor düzeyi yüksek olduğu zaman ortaya çıkar. İlaçlı mücadelesi için en yakın tarım teşkilatına başvurulmalıdır. Kültürel önlem olarak; • Uygun olmayan yerlerde turunçgil dikimi yapılmamalı, • Sulama düzenli yapılmalı, • Kireçli, fosfatlı gübreler aşırı dozda kullanılmamalı, organik gübre kullanılmasına önem verilmeli • Toprak sürülerek havalandırılmalıdır.


 



 
  Bugün 3 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol